CEVAT AKKANAT’ın Şiirleri Üzerine (Bir Eleştirel Dipnot) Sonuç Ya da Genel Bir Değerlendirme/Ali CELEP
Verimli bir yazın insanı Cevat Akkanat. Kırk yılı aşmış, yazının türlü kademelerinde emek yoğun işler yapıyor. İster şiir ve şiir eleştirisi isterse deneme, derleme ve anlatılar olsun, özgür, eleştirel ve rahat işlerdir bunlar. Bilhassa ve ayrıca eleştirel planda iş görmesi onun şiir bahsinde bilinçli bir edim kazanma arzusunu gösteriyor. Bana öyle geliyor ki bir şairin şiir eleştirisi yapması, özünde şiirin ne olduğu ve ne yaptığı, nihai tahlilde ne yapması gerektiğine ilişkin bir meydan okumadır. Bu meydan okuma, doğası ve mahiyeti gereği, şiirin nasıl olmasına yönelik mülahazaları mündemiçtir. Böyle olunca mülahazaların ucu şairin kendi şiirine de dokunur. Eleştiri işte bu dokumacılık mesleğinde yüksek estetik değerlerin, şairin öz bilincini ilmek ilmek ördüğü manalı ve manidar bir girişim olsa gerektir. Manalı ve manidar oluşu biraz şairin kendi şiirine meydan okumasından, daha çok bu meydan okumayla birlikte şairler arasında yerini bilme ve ölçme merakından ileri gelir. İyi şiir yazmak isteyen bir şairin poetik fazda nereye konum attığı önemli diyeceğim. Ben kendi payıma Akkanat’ın konumunu meraka değer buldum. Onca sözü bu merak duygusundan sarf ettim. Merakıma değdi mi? Merakıma değen şeyler nelerdi? Gerçek şu ki merak ettiğim şeylerden biri, bugüne gelirken şiir bahsinde hangi yolu yürüdüğünden çok, bu yürüyüşe eşlik eden eleştirel bilincin hangi poetik dayanaklardan beslendiğiydi. 1980’li yılları seslendiren ‘Kovgun İsa Türküsü’nden, 1990’ları sahneleyen ‘Kara Oyun’a ve bugüne doğru uzanan ‘O Halde İsyan’dan ‘Lirik’lere, bir nevi parçalanmış duygular haritasında Akkanat, modern şiirin kırılma anlarını kendi meşrebince tanıtmaya çalışmıştır. Bu tanıklığın, şairin kendi yaşamından soyruk olmadığı, kuşku götürmez bir şiirsel gerçek taşıdığı rahatlıkla söylenebilir. O bu tanıklıkta hem şair olarak kendi yaşamını hem yaşadığı çağın gidişini, aşılandığı şiirsel güç anlamında öne sürmüştür. O kadar ki tanıklığın bıçak gibi keskin ve nesnel gözle görülmesi için şiirini araçsallaştırmaktan çekinmediği olmuştur. ( ‘adalet anneleri adlı şiir / doğum sancısı yüklenmiş / bundandır korkuyor ordusu / resmigeçit buna kilitlenmiş’ (2020)
Öte yandan Akkanat’ın meydan okuması, her ne kadar tarihsel ve kültürel kodlardan el alıyor olsa da özünde ve gerçekte duyguyla ıralıdır. Lirizm ilk şiir kitabından sonuncusuna onun sesine renk veren başat nitelik olmuştur. Türk şiirinin ‘pathos’ damarından konuşmuştur. Bütün şiirlerini kat eden ses organizasyonu, Yunus Emre’den bugüne tarihsel gelişimi örnekleyen verimlerden etki almaktan çekinmemiştir. O dünkü şiirin ses disiplini deyince anladığı şeyi modern fazda başarıyla uygulamıştır. Çabuk ve hızlı şiirler yazmayı belki bu yoldan öğrenmiş olmalıdır. Öte yandan Akkanat, şiirin dayattığı muhalefet duygusunu, yine şiirin vaz ettiği adalet ilkesiyle dengelemeyi çok kez başarmıştır. Habis siyaseti yoktur onun şiirinin diyeceğim. O çok güzel aşk şiirleri de toplumsal ve siyasi yükü baskın kırık-epik şiirler de yazmıştır. Hemen bütün şiirleri ‘kontrast’ üzerine kurulmuştur. Mutluluğu yazdığı gibi hüznü de şiirine taşıtmıştır. Vuslatın kucağına ayrılığı bırakmış, yaşamın yanına ölümü koymuş, açıklığın içinde çağrışımı yedeklemiş vs… Şiirinde kılıktan kılığa girdiği de görülmüştür. Fakat o bütün hallerine türlü zıtlıklar da getirse, temelde özsel olmayı hiç terk etmemiştir. Faili belli işler çıkarması ise nesnel karşılık pratiğini gözettiğini düşündürür. Gerek özsel gerekse görünüşsel anlamda şiirlerinde kişiliğini silen şairlerden değildir. Lirik / Paramparça’ya varan kırk yılın sonunda, arayan ve deneyen yanları ağır basan poetik davranışlar sergilemiştir. O her şeyden şiirine özler taşımaya çalışmış, bir şekilde şiire varmanın türlü yollarını yoklamıştır. Kelimelerin ses yapılarından film karelerine, şair ve yazarlara ya da olaylara manalı göndermelerden tarih düşürmelere, okuduğu kitaplardan sokağın günlük görüntülerine, söz oyunlarından soyut teatral konuşmalara, insan oluşun garip yönlerinden en ulvi duygusal tecrübelere, yaşamı anlamlandıran anılardan yaşanan herhangi bir ana kadar, var oluşu kucaklayan her şeyden şiir adına nem kapmıştır. Bütün bu şiir ameliyesini bazen düzyazı tekniği ile gerçekleştirmiş bazen halk şiiri modunda türkü söyler gibi yazmış, âşıklar gibi atışmış, (‘Gülümse Kulübü’ ilginç deneyimlerle yüklüdür) yeri geldiğinde düz ovada elinde isyan bayrağı ile, dağlara taşlara, siyasete, velhasıl topluma doğru aracısız konuşmayı dolaşıma koymuştur. Doğrudan, aracısız, düz konuşmak, onun şiir siyasetinin belirleyici retoriği olmuştur. Fakat ne olursa olsun, biçim ve içeriğin kuruluş mantığı bakımından tartışmalı olsun olmasın, bu siyasetin özünde ve ameliyesinde sözü yormadan söylemek esastır. Nihayet şiirinin kurulumunda ironik alaşım önemli bir yer tutmuştur. Aşağıya aldığım tadımlık alıntılar onun şiirlerini okumak isteyenler için ön örnek sayılsın:
‘Seni methedeyim…’ ‘öyleyse duralım şimdi / atalara uyup sözü yoralım / bir mıntıka temizliği konuşlanmış buraya / senin falan ırmakta yunduğunu / filan vapurda seyre durduğunu / şirin yerlerde kendince avunduğunu / unutma sularına salalım’ (2023)
‘ingilizce nasıl havlar köpekler / hav ne demek e söyleyin bebekler / kumpas kurmuş hile ile desise / fıkhiyeye mülkiyeye çökmüşler’
‘enkazdan sağ çıkabilen genç şairin / ablasına söylediği şiir gibi tazesin’ (2023)
‘gecenin boynu uzar seni gözlemekten’ (2023)
Cevat Akkanat’ın şiirlerinde göze çarpan kusurlar iki yönden geliyor: Biçimden gelen kusurlar, içeriği boğan kusurlar. Bu iki yönden gelen kusurlara yeri geldikçe değinmiştim. Fakat temelde estetik özün değerini aşağıya iten israflar daha çok göze batıyor diyebiliriz. Bu israf da şairin çok konuşma arzusundan doğuyor. Sıralamalar, sayıp dökmeler, tekrarlar yerinde dolaşıma girdiğinde, hususen uzun metrajlı şiirde büyük etki uyandırabilecek bir işlev yüklenirler. Fakat dozu kaçtığında şiirde alelade yinelemelere dönüşme tehlikesi yaşatırlar.
Bu durum bazen biçimin özü sakatladığı bazen de özün ruhuna uygun olmayan bir formu taşırması gibi zevksiz algılar yaşatabiliyor. Mesela gerek kitaplardan, filmlerden, yazar ve şairlerden esinlenerek yazdığı ‘çabuk’ şiirlerin gerekse kelime ekonomisinin gözetilmediği kesitlerde yapılan sık tekrar ve retoriksel yinelemeler, saymalar, dökmelerin çok yer kapladığı ‘hızlı’ şiirlerin bazen ‘tekerleme’ formuna yaklaştığı oluyor. Bu bapta Akkanat’ın, şiirin kendine mahsus dinamik işleyişi dikkate alındığında pek seçici davranmadığı görülüyor. Kıyamamış Akkanat diyeceğim, bazı şiirlerini ayıklamaya, şiirlerindeki bazı kesitleri kesip kırpmaya, bazı şiirlerine estetik filtreler koymaya, boylarını kısaltmaya, huylarını düzeltmeye.
Olsun diyemeyeceğimiz, bazı şairlerin yoğurt yiyişi böyledir diyemeyeceğimiz kusurların dışında kadı kızında görülebilecek çapta olanları dile getirmek eleştirel ayıbımız olur. Bunlar şair ve okur arasında vuku bulması muhtemel bir etik sözleşmesinin konusudur deyip bırakalım. Şu var ki edilecek daha çok söz var Cevat Akkanat’ın şiirleri bahsinde. Fakat ben yine de yazınsal meşrebime mugayir tutum almaktan kaçınmak isterim. Candan okuyun onun şiirlerini derim ve sözü şahane bir şiiriyle başkalarına bırakmak isterim.
‘ıskandalın peşine / düşün şimdi haydi bir / elinizde delildir / işte fendim bu şiir / siz ve tipçik vesair / cümle silah er emir / kızılay metrosuna / köpek kulübü denir / kulübesi kız olsa / yedeklerden kurulsa / neşet’in bağlaması / gönül dağını çalsa / kederde de oynarız / döner döner ağlarız / istiklal camisinde / sakil olsun haliniz / ne elliyiz ne elsiz / abi kardeş değiliz / canım cicim beklerken / tekzip yemiş milletiz / savaştık ve seviştik / galip geldik yenildik / istiklal umduk amma / istiskal marşı yazdık’
Bu Yazı Ali CELEP Tarafından Yazılmış olup, EDEBİYAT HABER Sitesinden alınmıştır.

Kaleminize sağlık, anlamlı
TEBRİKLER İKİ KALEMEDE