lut

Günümüzde bir kısmı İsrail bir kısmı Ürdün içinde bulunan Ortadoğu’da yer alan bir göldür. Müslümanlar tarafından Hz. Lut’a bağlanarak Lut Gölü adı verilmiştir. Batılılara göre gölün etrafında fazla bir şey yetişmediği için “Ölü deniz” denilmiştir. Ayrıca fena kokulu göl ve deniz, tuz denizi, Sodom ve Gomore Denizleri gibi isimlerde verilmiştir.

Gölün jeolojik yapısı ilginç özellikler göstermektedir. Toroslardan başlayıp Ortadoğu’nun batısı boyunca uzanıp, Lut Gölü’nün bulunduğu alandan devam edip, Kızıl denizden geçip Doğu Afrika’ya kadar uzanan dünyanın önemli tektonik çöküntüsü (Rift-Fay Hattı) içerisinde bulunur. Üçüncü zamanın ikinci yarısındaki tektonik hareketlerle oluşan derin çukurluğun içerisine çevrede bulunan suların (Şeria Nehri ve bazı küçük dereler) birikmesiyle oluşmuştur. Bu dönemde bu coğrafya parçasında büyük tektonik olaylar sonucunda meydana gelmiştir.

Lut Gölü Akdeniz’in yüzeyinden yaklaşık olarak 396 m. daha alçaktadır. Gölün en derin yeri de 400 m. olduğundan, göl tabanı Akdeniz’in yüzeyinden yaklaşık 800 m. alçaktadır. Bu, dünyanın en alçak noktasıdır. Asya’da Baykal Gölü ve Hazar Denizi’nden sonra dünyada en derindeki 3. göl tabanıdır Dünyanın deniz yüzeyinden aşağı olan başka bölgelerinde alçaklık en fazla 100 m. kadardır. Lut Gölü’nün başka bir özelliği de suyundaki tuz yoğunluğunun çok yüksek olması, tuz miktarının %30 ila %8242’u bulmasıdır. Bundan dolayı gölde balık ya da yosun gibi herhangi bir canlı yaşayamaz. Gölün suyuna canlı batmayıp, insanı rahatlıkla yüzeye çıkarır. Batı dillerinde Lut Gölü’ne “Dead Sea” (Ölü Deniz) denilmesinin sebebi de budur. Akarsularla beslenmeyen ve 810 km² civarında bir alan kaplayan Lut Gölü önemli jeolojik yapıya sahiptir.

Kur’an-ı Kerîm’de, eski zamanlarda bu bölgede yaşayan insanların kendilerine peygamber olarak gönderilen Hz. Lut aleyhisselâmı dinlemediklerinden ve şehvânî (Livata- “Homoseksüel”) azgınlıklarında ısrar ve inat ettiklerinden, Allah-ü Teâlâ tarafından yurtlarının alt-üst edilerek helâk edildikleri bildirilmektedir (Hicr, Araf ve Hud Surelerinin ilgili ayetleri). Tefsir âlimleri bu bölge halkı helâk edilince, altı üstüne gelen yurtlarından kaynar sular fışkırdığını ve böylece burasının göl hâline gelip, Lut Gölü ismiyle anıldığını yazmaktadırlar.

Günümüzde Lut Kavminin izleri, hala gözle de görülebilir.  Kayıkla Lut Gölü’nün alt ucunda gezildiğinde, güneş ışınları da suya uygun bir açıyla yansıdığından, insanlar şaşılacak bir görünümle karşılaşırlar. Kıyıdan biraz ötede suyun içinde ağaçların belirdiği görülür. Bunlar da gölün son derece yoğun olan tuzlarının algıda yanıltma yaptığı ağaçlardır. Derinlerde yeşil renkte görülen ağaç gövdeleriyle ağaç artıkları çok eskidir. Bir zamanlar bu ağaçların yapraklarının yeşillendiği ve çiçek açtığı yer yani “Siddim Vadisi”, bölgenin en güzel yerlerinden biriydi. Buralarda büyük bir medeniyetin izleri hala durmaktadır.

Kuran’da Lut Gölü çevresinde gelişen olaylara temas edilmiştir. Fakat Lut Gölü’nün adı verilmemiştir.Dinler tarihi ve Kitab-ı Mukaddes(Tevrat-İncil) arkeolojisinde önemli bir yeri bulunmaktadır. İşledikleri büyük günah olan livata (Homoseksüel ilişkiler) sonucu altüst edilen Sodom ve Gomore Şehirleri ve çevrede bulunan diğer şehirlerin araştırılması arkeologlar tarafından sürdürülmektedir. Halen kesin bir sonuca ulaşılmamıştır. Bu konuda araştırmalar devam etmektedir. Bölgeyle ilgili bilgilere ilahi kaynaklardan ve jeolojik araştırmalardan ulaşmaktayız. Tevrat’ta bu konu önem arz ettiği için bu bölgede adları verilen diğer şehirlerle ilgili araştırmalarda yapılmaktadır.

20.Yüzyılın ilk çeyreğine kadar yapılan bu araştırmalarda Lut Gölü’nün kuzeybatı tarafında “Kumran Harabeleri” denilen yerdeki mağaralar da önemli kalıntılar bulunmuştur. Dünyaya Lut Gölü Hazineleri olaraktan lanse edilen bu kalıntılarda önemli arkeolojik bilgiler vardır.

1946-1956 yılları arasında elde edilen bu arkeolojik kalıntılar Milattan önce 1. ve 2. yüzyıllara ait Aramice ve İbranice belgelerdir. Bu belgeler Kitabı-Mukaddes tarihi ve Hristiyanlık açısından çok büyük öneme sahiptir.

Bugün Lut Gölü çevresinde yerleşim birimi olmamakla beraber; Çevrede daha çok sudaki kimyasal maddeleri değerlendirmeğe yönelik bazı küçük yerleşim alanlarına rastlanılmaktadır. Lut Gölü’nden alınan çamurda insanların cilt bakımında kullanılmaktadır. Hatta bu dünyaya pazarlayan bir şirket bulunmaktadır.

Bugün gölü ziyaret eden ziyaretçiler gölün kasvetli havasını hissetmekte olup, burada tarihi devirlerde büyük bir felaketin olduğunu idrak etmektedirler. Atalarının azgınlıklarının günahının izlerine arkeolojik kalıntılarda rastlamaktadırlar torunları. Gölün yaydığı pis koku, aşırı buharlaşma, etrafının ve gölün içinin canlıdan yoksun olması insanı bunaltmakta olup, esrarlı bir hava estirmektedir. Ortadoğu coğrafyasının barut fıçısı olan bu bölge İsrail-Filistin bunalımın izlerini adeta taşır gibidir. İlahi kaynaklarda azgın kavimlerin cezalandırılması için yerin altının üstüne getirildiği bu bölge hala gizemini korumakla birlikte ne yazık ki huzura hasrettir.

Gölde bazı dengesizliklerin işaretleri görülmekte de olup su altındaki bazı parçalar su yüzeyine çıkmaktadırlar. Geçmiş zamanlarda bu parçalar toplanır, kurutulur ve ısınmak için kullanılırdı. Diğer bir dengesizlik ise; gölün Doğu Şeria tarafından sıcak sülfür gazlarının çıkışlarına neden olan tabakalardır. Çevreciler, Lut Gölü’nün yok olmaya başladığı yönünde uyarılar vermektedirler. Gölün iki yakasındaki Ürdün ve İsrail’in bromür endüstrisinin buna neden olduğunu belirtirler. Ancak daha çok İsrail fabrikaları yüzünden temiz su sıkıntısı çekilmektedir. Oluklar (tabakalar) endişe verici boyutlara ulaşmıştır. Eğer bu bir tehlike değilse, bu fabrikaların kirli atık boşaltımı ayrıca zarar veren faktörlerin başında yer alır. Bu da İsrail’in sanayi artıklarının kirli sularıdır.

Dünyanın en eski yerleşim birimlerinden olan bu bölgedeki Sodom ve Gomore Şehirlerinin kalıntıları ile Kumran Mağaraları yazmaları (Lut Gölü Yazmaları) esrarını korumaktadır. Dünyanın bu deniz seviyesinden alçak alanı tarihi geçmişindeki nice sevap ve günahlarıyla ayakta olup yaşamağa devam etmektedir. İsrail’in sanayi artıkları ve küresel ısınmayla aşırı buharlaşan göl fiziki olarak can çekişmektedir.

Dünün azgın toplukları ilahi dengeye uymadıkları için ilahi kaynaklarda belirtilen cezaya çarpılmışlardır. Bugünün modern geçinen sapkınları da ne yazık ki Ortadoğu’nun bu coğrafyasında huzurdan uzak gölün fiziki olarak git gide ölümüne sebep olmaktadırlar. Kanımca ilahi dengeye uymayan toplumlara verilebilecek en güzel ceza bu olsa gerek, bu göl de bizden çok sonraki tarihlerde de bile esrarını koruyacaktır. Bugün hala gölün esrarı çözülmüş değildir. Ortadoğu’nun tam kalbinde yer alan bu göl ve çevresinde ne yazık ki bir türlü huzur bulunmamaktadır. İsrail’in yayılmacı politikası sonucunda bölgede ne yazık ki huzur yoktur. Her gün bunalım ve sıkıntının sürdüğü bir coğrafyada insanlık mutluğa hasret bir durumdadır. İlahi dengeyi bozan insanlığın bu durumu idrak etmesi sonucunu hatırlatmakla birlikte, bu da İlahi dengeye uymayan insanoğlunun bir akıbetinin sonucu olsa gerek.

Tarık TORUN

 

 

About The Author

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir