terzioğlu

Nallıhan’ın bereketli topraklarıyla çevrili tepeler arasında Sarıyar Barajı yakınlarında
sessizliğe gömülmüş bir tarih yatar: Juliopolis Antik Kenti. Yolculuk Ankara’dan
batıya doğru başladığında, önce yemyeşil vadiler, sonra da sarp kayalıklar arasında
kıvrılan yollar size eşlik eder. Yolun sonuna yaklaştığınızda, artık bir zamanlar canlı
bir yerleşimin kalıntılarıyla karşılaşacağınızı bilirsiniz.
Juliopolis’e yaklaşırken, ilk bakışta görkemli sütunlar ya da ihtişamlı tiyatrolar
beklemeyin. Bu kent, ihtişamını sessizliğinde saklamış, taşların altında, toprağın
derinliklerinde korumuştur. Yol kenarında mütevazı tabelaları gördüğünüzde, tarihle
buluşmak üzere olduğunuzu hissedersiniz.
Baraj suları altında kalan kentin önemli bir bölümü kaybolmuş olsa da yapılan
arkeolojik çalışmalar kentin tarihine ışık tutmaktadır. Yamaçlarda açan yabani
çiçekler, mezar taşlarının arasında dolaşan rüzgâr, geçmişten bugüne kalan hikâyeleri
kulağınıza fısıldar. Juliopolis, gösterişli bir antik kentten çok, dinginliğiyle büyüler.
Antik kaynaklara göre Juliopolis, Roma döneminde Paphlagonia ile Galatia bölgeleri
arasında önemli bir geçiş noktasıydı, bir tür sınır yerleşimi idi. Adını Roma İmparatoru
Augustus’un evlatlığı ve halefi Tiberius Julius Caesar Augustus’tan almış olabileceği
düşünülen bu kent, ticaret yolları üzerinde yer aldığı için canlı bir yerleşimdi. Bugün
yalnızca kalıntılarından söz edebiliyoruz; ama kazılarda bulunan mozaikler, lahitler ve
sikkeler, burada yaşayanların refah düzeyi yüksek bir hayat sürdüğünü gösteriyor.
En dikkat çekici miraslarından biri, Bizans nekropolüdür. Binlerce mezarın bulunduğu
bu alan, Juliopolis’i eşsiz kılar. Toprakla bütünleşmiş her taş; bir öykünün, bir hayatın,
bir vedanın tanığıdır. Mezar taşlarının arasından geçerken, adeta görünmez bir
kalabalığın arasından yürüdüğünüz hissine kapılırsınız. Her adımda tarihin nefesi
yüzünüze çarpar.
Kazılarda ortaya çıkan lahitlerdeki süslemeler, yalnızca sanatsal yaklaşımların değil,
inanç dünyasının da ipuçlarını verir. Mezarların bazıları erken Hristiyanlık dönemine
aittir; bu da Juliopolis’in yalnızca Roma İmparatorluğu için değil, Bizans için de
önemli bir merkez olduğuna işaret eder. Konsil kayıtlarında da Juliopolis
piskoposlarının isimlerine rastlanması, kentin Hristiyan dünyasındaki yerini ortaya
koymaktadır.

Juliopolis yalnızca bir antik kent değil; insanın geçmişle, ölümle ve yaşamın kırılganlığıyla yüzleştiği bir mekândır. Gösterişli kalıntılardan ziyade, ruhunuza dokunan bir sadelik sunar.

About The Author

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir