bayrak

 Elbette bir gün döneceğiz; koparıldığımız, yarım kalan yerlere. Tıpkı yiğidin düştüğü yerden kalkması gibi. Yemen’den Kırım’a, Tanrı Dağları’ndan Atlantik’e kadar uzanan geniş coğrafyada yüzyıllar boyunca at koşturmuş, devletler ve imparatorluklar kurmuş bir milletin evlatlarıyız. Gönül bağımızın kesildiği bu topraklara, elbette bir gün döneceğiz!

Bugün ne yazık ki iç ve dış hainlerin türlü oyunlarıyla Anadolu’ya sıkıştırılmış durumdayız. Emperyalistlerin zorla çizdiği bu sınırlar bize dar geliyor, kardeşim. Evet, haritadaki sınırlarımız Edirne’den Kars’a, Sinop’tan Hatay’a kadar uzanıyor olabilir; ama gönlümüzdeki harita çok daha geniştir. Soydaşlarımızdan, dindaşlarımızdan bizi koparmaya çalışsalar da boşuna. Çünkü bizim mefkûremiz, kızıl elmamız, iman dolu yüreğimiz o topraklarla hâlâ bağlı. Şarkılarımız, türkülerimiz, oyunlarımız bir turna misali o diyarlara uçar hâlâ.

Dostlar! Duyun Kerküklü Türkmen ninenin şu feryadını: “Osmanlı’nın artığısınız dediklerinde kahroluyorum.” Halepli, Şamlı, Türkmendağlı bir dedenin isyanı yüreğinizi sarsmalı: “Bizi kimlere bırakıp gidiyorsunuz?” Bosnalı bir teyze: “Türkiye için dua etmeden seccademi kaldırmam” diyor. Azerbaycanlı çocuk: “İki devlet, bir milletiz” diyor. Pakistanlı genç: “Türkiye’de kendimi kendi ülkemde hissediyorum.” İşte bizim gönül coğrafyamız budur. Bitmeyen sevdamızdır bu.

Taa Viyana’dan Çin Seddi’ne kadar Türkçe konuşan birine rastlayabilirsiniz. “Tanrı misafiriyim” diyerek kapısını çaldığımız, gönlünü açtığımız nice diyarlardır bunlar. Anadolu bizim kalbimizse, kollarımız Asya’ya, Avrupa’ya, Afrika’ya uzanır. Oralarda bizim adaletimize, cesaretimize, cömertliğimize hasret kalan milyonlar var, kardeşim!

Dur biraz, anlatacaklarım daha bitmedi… “İki patik ördüm, köyüme ilk gelen Türk askerine vereceğim” diyen Ahıskalı gelinin duası var. Kurtuluş Savaşı’mız için bileziklerini bağışlayan Pakistanlı genç kızların fedakârlığı var. Hindikuş Dağları’ndan “İkinci vatanım Türkiye” diyen Afgan mücahide var. İsrailli askerlere şahadet parmağını gösterip “Bir gün gelecekler” diye ağlayan Gazzeli çocuk var. Şeyh Şamil’in torunları, Dağıstanlılar, Gürcüler var. “Türkiye lider ülke” diyen Somalililer, Libyalılar, Katarlılar… Ve ellerini semaya açıp, “Nerede kaldın ey Selahaddin Eyyubi?” diyen Filistinli anneler var.

Ey garip garip akan nehirler! Aral’dan Baykal’a, Maveraünnehir’den Hazar’a, Tuna’dan Nil’e kadar her kıyıda bizim izimiz var. Cebelitarık’tan Hint Okyanusu’na, Pamir Dağı’ndan Apşeron’a, Elbruz’dan Kafkaslar’a, Semerkand’dan Buhara’ya, Urumçi’ye kadar uzanır gönül coğrafyamız.Taşa, toprağa, suya, ateşe, vadilere, yaylalara bin selam olsun. Sizi unutmadık. Bin yıl boyunca Anadolu’da yoğrulsak da, atayurdumuza elbet bir gün döneceğiz.

Ey Filistin, ey Gazze! Biliyoruz çok beklediniz. Hain tuzaklarla koparıldığımız mukaddes topraklara Hz. Ömer gibi, Selahaddin Eyyubi gibi, Yavuz Sultan Selim gibi; Abdülhamid’in hayalleriyle, azmiyle döneceğiz inşallah.

Bekle bizi ey Mekke, Medine, Şam, Kahire, Kudüs! Arafat meydanlarında buluşacağız, Safa ve Merve’de koşacağız, Bedir’de dirileceğiz, Uhud’da hüzünleneceğiz, Hira’ya tırmanacağız. Mescid-i Aksa’ya, Emevi Camii’ne, Mescid-i Haram’a elbet döneceğiz. Dillerimizde tekbirlerle, marşlarla, türkülerle… Ay yıldızın altında, hilalin gölgesinde döneceğiz.

Ey Filistin! Ey Doğu Türkistan, Ahıska, Kırım, Çeçenistan, Yemen, Karabağ, Makedonya, Kosova, Bosna, Güney Azerbaycan! Bekleyin bizi. Allah aşkıyla döneceğiz, söz olsun! Ve bir daha gitmemek üzere, kıyamete dek kardeşçe kalacağız. İ’lâ-yı kelimetullah aşkıyla… Şahit olsun gökler ve yer: Bizim sevdamız bu.

Tarık TORUN

About The Author

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir