abalı

ANKARA YENİMAHALLE MEMLİK KÖYÜNDE BULUNAN ANKARA’NIN MANEVİ MİMARLARINDAN HASAN VELİ ABALI BABA

Ankara’nın Yenimahalle ilçesinin Memlik mahallesinde bulunan Ankara’nın manevi mimarlarından olan Hasan Veli Abalı Baba adıyla bilinen bir Allah dostundan sizlere bahsetmek istiyorum. Öncelikle Memlik köyü yeni adlandırmasıyla Memlik mahallesi hakkında kısaca bilgi vereyim.

Halk arasında “Abalı Baba” olarak anılan Horasan kökenli bu ermiş kişinin türbesi, Ankara merkeze 22 km., Yenimahalle ilçe merkezine 14 km. mesafede bulunan “Memlik” Köyü’ndedir. Yaklaşık bin kişilik nüfusa sahip Yenimahalle’ye bağlı bir mahalledir. Eski adı “Memlük” olan yerleşme birimi, Karyağdı Dağı’nın güneydoğu­sunda, Dedeçamı tepesinin güneyinde ve 1484 metre rakımlı Keklikdoruğu tepesinin kuzeybatısındadır. Bölgede kutsal sayılan “Dedeçamı koruluğu” De­deçamı tepesinin doğu yamacındadır. Bu köy Ankara merkezinin ise kuzeyinde yer almaktadır. Günümüzde buraya ulaşım Kuzey Ankara çevre yolunun altından geçip, İvedik Sanayii bölgesinin hurdacılar sitesinden kuzeye doğru Yakacık mahallesinden geçilerek ulaşılır. Buraya her gün Demetevler Ankara Hastahane Metrosu’nun önünden EGO otobüsleri gitmektedir. Yaz kış hiç bir ulaşım sorunu yoktur.

Burası, karasal iklim ve bozkır bitki örtüsünün görüldüğü yer yerde çalılıkların ve öbek öbek ağaçların hâkim olduğu hafif dalgalıklı düzlüklerin bulunduğu yayla görünümlü alanlardır. “Memluk’; Arapça bir kelime olup, biri­nin malı olan; kul, köle anlamına gelmektedir. Burada yaşayan köylüler, tarım hayvancılık ve Ankara merkezde çeşitli hizmet sektöründeki işlerle uğraşırlar. Türklerin ilk iskân yerlerinden biri olan mahallede “Dr. Münir Derman” hazretlerinin mezarı da bulunmaktadır. Bu şahıs kopan bir insan kolunu ilk defa diken doktorlardandır. Bu kişinin hayatı ise ayrı bir yazının konusudur inşallah.

Memlik, 700 yıllık geçmişe sahip, Ankara manzaralı güzel bir köydür. Özellikle geceleyin serin yayla havasıyla, yıldız gibi ışıldayan Ankara’nın ışıklarıyla muhteşem görüntüye sahiptir. Ayrıca Karşıyaka mezarlığının uhrevi havası ve yeşilliği insanları düşünceye sevk etmektedir. Güneyinden geçen Kuzey Ankara Otobanı buraya ise ayrı bir canlılık sunmaktadır. Karyağdı dağının eteklerine kurulmuş güneye bakan şirin bir köydür.

Hasan Veli Abalı Baba’nın yaklaşık olarak 1351 yılında o günkü adıyla Memluk olan Memlik’te doğduğu, 1426 yılında da yine doğduğu yerde 77 yasındayken vefat ettiğini, bütün hayatını ibadet, hayır ve hasenattan sonra bina yapımı, tamiri, onarımı işleriyle devam ettirdiğini tarihi kaynaklardan öğreniyoruz.  Bina yapımı ve onarımı işleriyle ilgilenirken, “ABA” (Yünden yapılmış olan kalın kaba kumaş, bu kumaştan yapılan kaban veya hırka, dervişlerin giymeyi tercih ettiği aba kumaştan hırka veya üstlük olarak ifade edilir. Şayakta denilen yakasız uzun üstlük) giydiği için “ABALI BABA” adını almıştır. Horasan erenlerinden olan Anadolu’nun Türk ve İslamlaşması için uğraş veren tertemiz Anadolu insanıdır. Hasan Veli Abalı Baba, Yüce Allah’ın sevgili kullarından köyünde doğruluktan ayrılmayan, tarım ve hayvancılıkla da uğraşan aynı zamanda inşaat yapım ve tamiri yapan halk arasında keramet sahibi olduğuna inanılan mübarek bir zattır.

Bugün kendi türbesinin yerinde ilk başlangıçta bizzat kendisinin duvarlarını yaptığı tekkesi varmış, zamanla yıkılmış olup ortadan kalmıştır. Hasan Veli Abalı Baba’nın türbesi ise Yenimahalle Belediyesi tarafından çok güzel bir şekilde restore edilerek , onarılarak çevre düzenlemesi yapılmıştır. Yalnız ne yazık ki Hasan Veli Abalı Baba’yı anlatan bir kitabe konulmamıştır. Bu mübarek zat hakkında türbede hiçbir bilgi yoktur. Keşke güzel bir kitabe konulsaydı. Her gün onlarca insanın ziyaret ettiği bu Allah dostu insanın türbesi hemen köyün girişinde olup dışında şadırvanı, kadın erkek tuvaletleri oturma yerleri ile tıpkı bir mesire yeri özelliği taşımaktadır. Türbenin bulunduğu yer çevresine göre biraz yüksekte olup engelliler için güzelde bir yol yapılmıştır.  Genelde felçli engelli insanlar türbeye Allah’tan şifa bulmak için gelmekteler. Şehrin ana merkezinden uzakta sakin bir yerde olması tıpkı inzivaya çekilmiş gibi olması belki de çok bilinmesini engellemiştir. Yine de ziyaretçileri eksik olmamaktadır. Özellikle ruh ve sinir hastalıklarına yakalanan, felçli, sara (epilepsi) hastalarının sık sık ziyaret ettiği bir mekandır. Ankara dışından da gelenleri araçlarının plakalarından anlarsınız. Şifa bulmak için gelenler şunu bilmeliler ki elbette şifa Allah’tandır, yoksa türbeden veya orada yatan zattan bir şey ummak Allah korusun insanı şirke götürür.

Türbede Hasan Veli Abalı Baba, üç evladı ve hanımın mezarları bulunmaktadır. Türbenin dışında tarihi eski mezarlar da göze çarpmaktadır. Ziyaretçiler önce Allah’tan sonra burada bulunan onun kulu hürmetine niyazda bulunup, dua ederler. Ankara’ya bir adım mesafede bulunan bu yayla görünümlü yerin ziyaret edilmesi insanı Ankara’nın bürokratik ve resmi havasından bir nebzecik de olsa uzaklaştırıp rahat nefes almasına imkân sağlamaktadır.

Hasan Veli Abalı Baba’nın ilk önce Yakacık mevkiine yerleştiğini atının ise sürekli daha yüksekte bulunan Memlik mahallesine gelip otladığı   anlatılır. Atını çok seven bu insan atının otladığı bu alana temelli göç ederek yaşadığı anlatılmaktadır. Zaten iki mekan birbirine çok yakın olup, Memlik mevkii Yakacık’a göre daha yüksekte ve havadardır.

Hasan Veli Abalı Baba, Ankara’nın önemli manevi sultanlarından olan Hacı Bayram-ı Veli ve Hüseyin Gazi Hazretleriyle aynı devirde yaşadığını hakkında anlatılan menkıbelerden bu durumu anlamaktayız. Hasan Veli Abalı Baba hakkında çeşitli menkıbeler halk arasında anlatılmaktadır. En doğrusunu Allah bilir diyelim ve bu menkıbelerden bir kaçını sizlere anlatalım.

AĞAÇ OLAN ODUNLAR:

Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri Abalı Baba’nın tekkesinin inşaatına başladığını duyunca ziyaretine gitmek ister. Yanında bir rivayete göre Gül Baba’da varmış, başka bir rivayete göre ise Hüseyin Gazi Hazretleri varmış. Hacı Bayram-ı Veli ve yanındakiler Memlik Köyüne varmak için kümes hayvanlarına (tavuk, horoz vs.) binerek gelirler! Hasan Veli Abalı Baba ziyaretçilerini karşılamak için tekkenin inşasında kullandığı yapı malzemesi taşların veyahut bir duvarın üzerine binerek misafirlerini yolun başında karşılamıştır. Tekkede çalışan talebeler de misafirleri karşılamaya inşaatta kullanılan malzemelerin üzerine binerek karşılamaya gitmişler. Misafirlerini bu şekilde karşılayan Hasan Veli Abalı Baba onlara süt ikram eder. Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri bu durumda “Burada gölgelik bir yer de yokmuş” deyince, Hasan Veli Abalı Baba hemen davranıp ateşte yanan üç odun parçasını alıp toprağa doğru atar ve bu odunlar ağaca dönüşür. Misafirler bu ağaçların gölgesine geçerler. Bu ağaçlar zamanla kutsal kabul edilip kesilmezler. Ancak bu ağaçlar artık yaşlılıktan dolayı günümüzde kurumuşlardır. Halk arasında kimi insanlar ise bu ağaçların artık gölgelenecek adam kalmadığından kuruduğunu söylemektedir. Çünkü köy sürekli Ankara merkeze göç vermektedir. Özetle halk arasında efsaneleşen bu olay Allah’a ayan bize karanlık. En doğrusunu Allah bilir.

HASAN VELİ ABALI BABA’NIN DUASI:

Bir gün Hasan Veli Abalı Baba, Hüseyin Gazi ve Hacı Bayram Veli’nin şu şekilde dua ettikleri yine halk arasında anlatılır:

Hüseyin Gazi: Allah’ım benim ziyaretime gelip yolumdan gidenler canlılara zarar vermesin diye bir taş atan Cehennem yüzü görmesin.

Hacı Bayram Veli: Allah’ım benim ziyaretime gelip bir tutam burçak yolan cehennem yüzü görmesin.

Abalı Hasan Veli Baba: Allah’ım Arefe günü atını çatlatacakmış gibi koşuşturarak gelip bir tas çorbamı içen cehennem yüzü görmesin.

“Onlar ayakta iken, otururken ve yanları üstüne yatarken Allah’ı zikrederler”.
(Al-i İmran-191)

Hasan Veli Abalı Baba duasında misafire ikramın önemini ne güzel vurgulamıştır. Bu yüzden zaman zaman burada misafirlere çorba ikramı yapılarak Çorba festivaline dönüşen güzel bir gelenek oluşmuştur. Keşke bu fakir fukaraya yapılan çorba ikramı daha da genişleyip bu gelenek daim olsa.

SOMUNCU BABA’YI ZİYARET:

Hasan Veli Abalı Baba’nın Hacı Bayram-ı Veli ile arkadaş olduğu rivayet edilir. Yazarı bilinmeyen “Hikayet” adlı yazma mecmuadaki bir rivayete göre Hacı Bayram-ı Veli hazretleri, Yoğunduvar Mahallesi imamı Muhsin Hoca ve Hasan Veli Abalı Baba birlikte Aksaray’a, Somuncu Baba hazretlerini ziyarete giderler. Hikayet’te bu ziyaret şöyle anlatılır: Hacı Bayram’ın mürşit arayışını öğrenen Muhsin Hoca ve Hasan Veli Abacı Baba ile diğer beş arkadaşı Hacı Bayram’ın ardından yetişerek Aksaray’a gelirler. Somuncu Baba’nın dergahını bulurlar ve kapısının önüne otururlar. Daha sonra Somuncu Baba dergâhtan çıkar ve bunlara selam verip, gider. Bunlara hiç iltifat etmez. Üç gün kapıda beklerler. Selahaddin Beyim isimli şeyhin dervişle­rinden birisi bir gün Somuncu Baba dışarı çıkınca:
– Hay sultanım! Şu Müslümanlar sizin için geldi der. Somuncu Baba buna şöyle cevap verir:
– Balam! Bunların istediği bizde yok, neyleyeyim! Bunlar şeyhin bu sözü­ ne kanmayıp yedi gün daha şeyhin kapısında beklerler.

Bir gün yine Somuncu Baba dışarı çıkınca bu kez Hacı Bayram Veli gayret gösterip şeyhten ısrarla kabul­lerini ister. Bunun üzerine Somuncu Baba:
–Sizin talep ettiğiniz bizde yoktur. Hacı Bayram da:
– O zaman emanetten bari bizi kurtar, size teslim edelim der. Meğer Hacı Bayram, Kazasker’e tezkireci olduğu zaman bir kişi birkaç akçe vermiş kabul etmemiş. O kişi de “Sen akçeyi kabul etmezsen ben de tezkireyi almam!” de­miş. Hacı Bayram da çaresiz kalmış ve o akçeleri almış, bir yerde saklarmış. Sakladığı o akçeleri Somuncu Babaya takdim etmiş Somuncu Baba da
–Emanete layık âdem imişsin!” der ve yedi arkadaşıyla birlikte halvete ko­yar. Bu rivayete göre Hasan Veli Abalı Baba’da Somuncu Baba’ya mürit olmuştur. Onun dergahından feyz alarak memleketinde pek çok öğrenci yetiştirmiştir. Burada ki olayda sabrı, metaneti, bağlılık ve vefayı dile getirmesi anlamında önem arz etmektedir.

Ne yazık ki Hasan Veli Abalı Baba Hazretleri hakkında çok bilgiye sahip değiliz. Gerek Cumhuriyet dönemi gerekse Osmanlı dönemindeki kaynaklara baktığımız da bu büyük zat hakkında efsaneleşmiş, halkın dilinden diline dolanan bilgilerden başka bir şey göremiyoruz. İnşallah ileri de üniversitelerimizin araştırmacıları araştırma yapıp bu Ankara’nın manevi mimarlarından olan kişilerin hayatları hakkında daha detaylı bilgi verirler. Kim bilir birileri çıkar bu güzide insanların hayatlarını biyografik romana çevirip geniş kitlelerin okumasına, felsefelerini anlamalarına vesile olurlar. Biz efsaneleri bir yana bırakırsak gerçekten Ankara’nın yakınında bulunan yayla havasındaki bu manevi iklim diyarının gezilip görülmesi her insanı psikolojik ve biyolojik rahatlatacağı düşüncesindeyiz, bir denemeye ne dersiniz?

Tarık TORUN

 

   

 

 

 

 

About The Author

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir