sofra
+1

Ramazan geldiğinde insanlar eş ve dostlarını evine buyur edip iftar sofraları düzenlerler. Böylece karşılıklı dayanışma ve kaynaşma arttığı gibi ramazanda kalabalık ortamda yemek yemenin de ayrı bir tadı olur. Yemekten sonra yapılan muhabbetlerin ve sohbetlerin de tadı unutulmaz. 

Aynı şekilde kurumlar, stk’lar ve cemiyetler de iftar sofraları düzenlerler. Buraya davetliler geldiği gibi dergahlarda olduğu gibi kapısı herkese açık olan sofralar da oluşturulur. 

Doğu ve Güneydoğu yemek kültüründe (artık kaldı mı bilmiyorum ama biz hala öyle yapıyoruz) hazırlanan tüm yemekler sofraya konur. Hatta meyve ve tatlılar da konur. Böylece sofra çok kalabalık ve zengin gözükür.
Bu şekilde yapmanın nedeni, dileyen dilediği yemekten yesin. Belli yemekle zorlanmasın. Bunun dezavantajı ise kıymetli ve beğenilen yemeklerin kalmaması oluyor ama önemli olan misafiri memnun etmek…

Ayrıca herkese tek tabak yerine ortaya konur. Herkes en yakınındaki tabaktan yemeğini yer. Bu durumda çok yiyen kişi de utanmamış olur.
Tabaktaki yemek mutlaka bitirilir. Buna sünnet etme denir. Hatta en son kalan kişi ekmeği ile tabağı sıyırır. Çünkü yemeğin bir zerresi bile israf edilmemelidir.

Ben çocukken babamla birlikte Ankara’ya misafirliğe gelmiştim. Burada bize bir ziyafet hazırladılar. Önce çorba geldi. Ben yemeğin sadece çorba olduğunu düşündüm, çünkü bizde tüm yemek ortaya konurdu. İşin ilginç yanı tabağımı bitirdiğimde ev sahibi başka yemek de var demeden tekrar ister misin diye sorunca ben de başka yemek nasılolsa yok bari karnımı doyurayım diye kabul ettim. Ben çorba ile karnımı doyururken sonradan etler, kebaplardan oluşan mükemmel bir menü geldi. Ama benim karnım çorba ile doyduğundan yutkunarak bakakaldım 🙂 

Yemek, önce misafire, büyüklere ve alimlere sunulur. Evin sahibi hizmet eder. Çoğunlukla sonra yer. Yemeğin artması ve israfı diye bir şey olmaz. Yemeğin tümü değerlendirilir. Artık diye bir şey yoktur. Artan yemekler daha sonra değerlendirilir.
Yemekten arta kalan kemikler bile çöpe gitmez. Kapıda bekleyen kedi ve köpeklere sunulur. Ekmek israf edilmez. Sofrada çok yemek olmasına rağmen çöpe giden bir yemek olmaz.
Ekmek kırıntıları mutlaka yenir. Herkes kendi kırıntısını yer. Kırıntı bırakmaz. Kırıntıyı almak için parmağını ıslatıp toplar. Çünkü israf haram olduğu gibi nimetin ayak altına alınmaması gerekir.
Herkes ortada yediğinden yani kendine ait bir tabağı olmadığından yemekte bereket olur. Ayrıca, daha az bulaşık çıkar.
Herkes yemeği kendi önünden yer. Ortadaki tabaktan önüne düşen kısımdan yenir. Kaşık tabağın ortasına batırılmaz. Tabağın ortası hep en sona kalır. Çünkü bereket ortadadır diye düşünülür.
Büyükler, küçüklerin ne yediğine dikkat eder, eğer utanıp yemiyorsa önlerindeki etten veya yemeğin lezzetli kısmından ikram ederler. Alimler ve hocalar da sevenlerine önlerindeki lezzetli kısımdan ikram ederler. Sofrada bir bakarsınız ki önünüz etle dolmuş.
Batı yemek kültüründe önce çorba ikramı olur. Sonra sırayla yemekler servis edilir. Herkese tek tabak verilir.
Günümüzde bir açık büfe salgını başlamış durumda. Burada korkunç bir yemek israfı söz konusu. Yemeğin çoğu çöpe gidiyor. Ayrıca lüks otellerdeki yemek israfı da cabası…
EK
Kimsenin kimseye fakirlik edebiyatı yaptığı yok. Az yiyin dediği yok. Tıka basa yemeyin denilir sadece. Tasavvuf terbiyesindeki az yeme telkinleri eğitim amaçlıdır. Ayrıca, bu insanların bütün bu yemekleri yiyeceği anlamına gelmez. Sofra çok zengin olur ama alacağınız üç beş lokma olur…
Babamla misafirliğe gittiğimizde bize de çok zengin ve çeşitli sofralar kurulurdu. Ama aslında babam sadece yoğurt ekmek yerdi. Yani o sofraya oturur yoğurt ekmek yer ama ev sahibini kırmamak için her yemekten bir kaşık almaya ve mümkün oldukça yavaş yemeye çalışırdı. Böylece diğer insanlar da utanıp yemekten kesilmesinler diye…
NOT
Bizim doğu yemek sunumunda yenilecek tüm yemekler sofraya konulur. Hatta meyve ve tatlılar da peşinen konulur. İnsanlar tercih yapsınlar diye..
Ama batıda taksit taksit yapıldığından az yemek veriliyormuş gibi olur. Ama totalde buradakinden daha çok yemek ve çeşit olur.
Biraz da yöresel kültürü dikkate alalım.
 
HOCALARI ELEŞTİRMENİN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ
Son Günlerde Sosyal Medyada Yayılan Ziyafet Sofrası Resmi
Son bir kaç yıldır bir ziyafet sofrası resmi paylaşılmakta ve oradan hocalara insanlar veryansın etmektedir. Bilmeyen de sanır ki bu ziyafet son derece lüks boğaza nazır bir restaurantta gerçekleşmiştir. Halbuki son derece mutevazi bir yer sofrası hazırlanmış ve başında da iftar saatini bekleyen bu arada cep telefonlarından Kur’an okuyan hocalar bulunmaktadır. Ama sofranın yoğunluğundan yemeğin karşı tarafında da insanlar olduğu hatta kalabalık bir topluluğa sunulduğu anlaşılmaktadır. 
Ama bazı kesimler hocalarla ilgili her şeyi eleştirirken neredeyse onların bir şey yememelerini istemektedirler. Art niyetle yaklaşmaktadırlar. Halbuki bu sofra sıradan her Türk evinde oluşturulan bir sofra. Çorba, Pilav, Sulu yemek ve garnitürden oluşmaktadır ki zengin bir sofra değil kapısı herkese açık olan bir sofradır. 
Toplumda sorun çıktığında insanlar hep hocalardan, din adamlarından, alimlerden bir şey bekler. Sürekli onların öncü olmasını isterler.
Ama aynı insanlar o hocaların kıyafetinden, arabasından, evinden ve yediğinden de söz eder, eleştirir.
Çünkü onların alim ve hoca anlayışı sakat. Onlara göre hoca yamalı elbise giyecek, bir lokma bir hırka ile yaşayacaktır.
Gerçi onlar da haklı…
80 yıllık cumhuriyetin tornasında yetişmişler. Orada hep takvayı ve ideal müslümanı bir lokma ve bir hırka şeklinde anlatmışlardı. onlar da haliyle böyle bir şey bekler.
Aşağıdaki resimde aslında anormal olan bir şey yok. Bir iftar sofrası ve ev sahibi ne bulduysa getirmiş. Buradaki yiyeceklerde de anormal bir şey yok. Havyar ve lüks yiyecek değil.
Kaldı ki sofradaki yiyecek ne katar çok olursa olsun yiyeceğimiz miktar bellidir.
Bir de bu tür yemeklerde sofraya konulan yiyecekler sadece o kişilere değil sofrada resmin kadrajı dışındaki tüm insanlara hitap eder. Ayrıca sofranın sadece bir yönü alınmış. Normalde bu tür yer sofralarında iki saf vardır. Karşılıklı oturulur. Yemeğe başlandığı zaman yeni gelenlerle birlikte herkes sıkışır. Yani o yiyecekler boşa gitmez. Oradaki herkes yer.
Genelde yiyecek sınırlıysa önce misafir ve büyüklere sunulur. onlardan arta kalanlar da diğerleri yer. Hiç bir yiyecek israf olmadığı gibi yiyecekler çöpe de gitmez.
Bırakın artık hocalarla uğraşmayı. Yedikleri içtiklerinin dedikodusunu yapmayı…
BUNU ELEŞTİRENLER ZİYAFET VERMEYİ BİLMEYENLERDİR. EVLERİNİN SOFRASINI YÜZLERCE İNSANA AÇMAYANLARDIR…

About The Author

+1

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir