mehtap

Süleyman Efendi ne yapacağını ne edeceğini kara kara düşünüp duruyordu. Nasıl düşünmesin ki, genç iken evini hayvanlarını bekleyen köpeği ihtiyarlamış, yattığı yerden kalkamayan tam bir ekmek düşmanı moruk uyuz ite dönüşmüştü. Onu başından bir türlü atamıyordu. Köyden uzağa yabana götürüp salıvermişti, hayvan bir yolunu bulup tekrar eve gelmişti. Geceleyin kulübesine almadı ki kurtlarla boğuşup ölsün, uzak köylere, komşu köylere gönderdi, hatta elli kilometre uzaklıktaki kasabaya bile köyün minibüsüyle götürmüş hayvan netmiş etmiş yine bir yolunu bulmuş köye geri gelmişti. Kime bedava verdiyse kimse almadı. Böyle uyuz bir köpeği hiç kimsede alıp beslemezdi. Ne etse ne yapsa bir türlü bu köpekten kurtulamıyordu. Sanki Süleyman Efendi’nin Allah bu hayvanla birlikte yaşayacak gibi kaderini yazmıştı.

          Bu duruma hanımı Necla Hanım’da çok üzülüyordu. Gerçi hayvanın ona bir zararı yoktu ama eskisi gibi yararı da yoktu. Boşu boşuna ekmek düşmanıydı. Eşi kafayı taktığı için oda üzülüyordu, evde eski neşe kalmamıştı. Biran önce bu köpekten kurtulmak zorundaydılar.

          Süleyman Efendi günlerce düşündükten sonra aklına şeytanca bir fikir geldi. Köpeği Karabaşı bağlayıp, bir çuvalın içine koyup köyün alt tarafından akan nehrin suyuna atacaktı. Bu planını kimseye sezdirmeden geceleyin yapacaktı. Eğer köyden birileri bu durumu görür veya duyarlarsa engel olurlardı korkusu onu çoktan sarmıştı bile

           Hanımına bile sezdirmeden gece erkenden Karabaşı yanına aldı nehrin kıyısına indi. Karabaş sanki durumu sezmiş gibi mahzun mahzun Süleyman Efendi’nin yüzüne bakıp ayaklarına sarılıyordu. Süleyman Efendi iyice sinirleniyor, biran önce bu beladan kurtulmak istiyordu. Bu telaşla yanında getirdiği ipi nehrin kıyısındaki çalılara dolandı. Çalılardan ipi kurtarayım derken nehrin kıyısına çok fazla yaklaştı. Nehirin kıyısındaki otların altındaki toprak iyice oyulmuştu, otlarla kapatıldığı için nehirim altı görünmüyordu. Süleyman Efendi iyice kıyıya yaklaşınca otlar ağırlığını taşıyamayınca kendisini tepetaklak nehrin içinde buldu. Nehirin buz gibi sularına gecenin mehtabında gömülünce, bir anda cin çarpmışa döndü.

           Süleyman Efendi yüzme bilmiyordu. Ayrıca yüzme bilse bile bu azgın canavara dönmüş nehirden kurtulması imkânsızdı. Yüz metre aşağıda bir yüksek şelale vardı ki oradan düşerse yaşaması imkânsızdı. Yarış atı gibi nehir Süleyman efendiyi şelaleye doğru götürüyordu. Şelaleye yaklaşması an meselesiydi. Kurtuluşu imkânsızdı. Kelimeyi şahadet getirmeğe başladı. Son surat Azrail ile birlikte ölüme gidiyordu.

         Tam bu sırada beklenmedik bir şey oldu. Süleyman Efendi’nin uyuz bilip işe yaramadığını sandığı, Karabaş bütün hızıyla suya atladı. Süleyman Efendiyi tuttuğu gibi dişleriyle gömleğinden yakaladı. Çeke çeke kıyıya çıkardı. Süleyman Efendi. Kıyıya çıktığında kendisinden geçmiş baygın bir halde kıyıya sırt üstü uzandı. Aradan biraz zaman geçince tam manasıyla aklı başına gelince gökyüzünde ayın mehtabı gözüne ilişti. Sırtüstü yattığı yerden ellerini gökyüzüne kaldırarak;

-Ey Âlemlerin Rabbi! Beni affet, beni affet, ben ne büyük bir günah işlemeğe kalkıştım. O hayvanın rızkını veren sensin, bense rızık korkusuyla senin verdiğin rızkı onun elinden almağa kalktım. Sense yıllardan beri her kötülüğüme ve tembelliğime karşı benim rızkımı verdin. Hatta sana isyan ettim sen yine rızkımı verdin. Cezalandırmadın. Sen beni ne büyük bir imtihandan geçirdin. Ben bir masun, ağzı var dili yok, günah nedir bilmez hayvanın canına kaydetmişken, o hayvan benim canımı kurtardı. Allah’ım beni affet bundan sonra hiçbir canlının canına kastetmeyeceğim. Ne yazık ki bunu gecenin mehtabında, bu azgın nehrin buz gibi sularına gömülerek ancak öğrendim.

Gecenin derinliğinde ay gökten mehtabıyla gülümseyerek, Süleyman Efendi’nin bu içten niyazına adeta şahitlik ediyordu. Karabaş ise diliyle Süleyman Efendi’nin ıslaklığını kuruluyordu. Hareketleriyle Süleyman Efendiye; “Ben senin yanındayım üzülme “der gibiydi Adeta aralarında hiçbir şey olmamış gibi, sahibine aynı sadakatle bağlıydı.
Tarık TORUN

About The Author

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir