Digital Büyülenme

Yemekten sonra acele telefonun başına koştunuz. Belki de böylece yaşadığınızı kendinize kabul ettirmek çabası içindesiniz. Bir yandan da mutfaktaki bulaşıklar aklınızda. Boş ver diye yöneldiniz sosyal medyaya. Yatarken bulaşık makinesine dizerim, gece indirimli elektrik tarifesinden yararlanırım, fikrindesiniz. Kocanız diğer odada televizyondan maç izlerken kaba kalın seslerle küfrediyor futbolculara. Topa öyle mi vurulur, diye böğürüyor. Çocuklar ders çalışıyor diye salondaki masaya kümelenen cıvıltılar arasından ne konuştuklarını anlamak için kulak kesiliyorsunuz, bir yandan.
Kocanız sizin varlığınıza tahammül ediyor sanki. O küfürler arasında, çocuklar ve karım ne hisseder diye bir düşünce yok zihninde. Sessiz varlığınıza haykırarak denge arıyor olabilir mi diye de anlama çabası içindesiniz. Belki yan bahçede bülbül kesilir. Şakımasına meyil verir güller. Ailenin ali kıran başkeseni olarak sizleri böyle elinde tutabileceğini, hükmünün bu evde geçtiğini, aile geleneklerinin ağında debelenip, eve ve gidişata kıskıvrak bağlayacağını sanıyor sizleri. Küfürleri ile bile aile kurduğunu, mekâna hükmettiğini, maçı doyasıya yaşadığını düşündüğünü sanıyorsunuz. Belki de yanılıyorsunuz. Feryadını böyle ele veriyordur. Anlamakla, yargılamak arasında gidip geliyorsunuz.
O ne? Bir bakıyorsunuz DM’nize bir mesaj düşmüş, içiniz genişleyip tedirginlikle sağa sola bakıyorsunuz. Özgürlük duygusu ve büyülenmeye benzer bir sarhoşluk esrikliği içindesiniz bir anda. Bütün bağlarından kurtulmuş, yenilenmiş ve kendi olmak fırsatı bulmuş bir gençliğe geçiş hissi ile sarsılıyorsunuz. Alice’in harikalar diyarına geçiş anındasınız. Belli belirsiz bir güvenle kendinizin hala hislerinin canlılığına şahit olmuş bir mutluluk esintisi yalıyor saçlarınızı. Eliniz saçlarınıza uzandı, omuz üzerinden geriye atıyorsunuz. Geniş bir tebessüm yayıldı yüzünüze.
Saçları geriye atınca, kocanızla nişanlılıkta gezdiğiniz kordon boyu yürüyüşleri geldi aklınıza. O zaman birbirinize tebessümle bakıyor, konuşmalarınız bitecek gibi görünmüyordu. Ne konuştuğunuz şimdi aklınızda değil ama birbirinize anlatacak ne çok şeyiniz vardı. Şimdi konuşmadan anlaşmak yeteneğiniz gelişti. Nefret, iğrenme, katlanma duyguları arasında kocanıza özgüvenini sarsacak sitem mesajları gönderme beceriniz çoğaldıkça çoğaldı. Bakışlarınızla öyle bir kontrol geliştirdiniz ki sürekli gözünüz üzerinde sanıyor.
Evdeki böğürmeleri bu etkiyle yükselip alçalıyor sanki. Sizin gibi denetim yeteneği olmayınca gürültü ile varlığını büyüttüğünü, etkisinin çoğaldığını, mekânın sahibi beyanlarını ima ettiğini sanıyor hala. Sizin sessiz sitemlerinizi, dilsiz horgörülerinizi anlayacak kadar duyarlı hiç olmazsa. Evlendiğinizdeki güzelliklerinin bir kısmını koruyor demek ki diye bakışınızdaki memnuniyetsizliği gözden geçirme ihtiyacı da duydunuz şu an.
Kıstırılmış bu hayatta yeni bir yaşam penceresi açılmış gibi, pek neşeli, canlı ve gözlerinizden kıvılcım çıkacak gibi bakıyorsunuz ekrana. Hayatta bütün tercihleri çıkmaz bir sokağa varıp dayanmış duygusundan kurtuldunuz bir anda.
Sadece sizin için gözlerini, sesini, gülüşünü, gençliğini size kelimeler olarak sunan cümleler geçiyor gözünüzün önünden. 0 ve 1 kodu ile canlanan digital dokunuşlar heyecandan titretiyor sizi. Neredeyse genç kızlığınıza dönmek üzeresiniz. Bu kaos evinde daha çok sarhoş olmak istiyorsunuz. Mutmain olamamış ruhların sanrılarını ancak bu mecralar dizginler diye daha bir eğiliyorsunuz telefona. Kaybolduğunuzu sanıyorsunuz sanal ağlarda. Yürüyen sen değilsin, yol senin değil. Genç kızlar gibi sekiyorsunuz bu mecralarda.
Kocanız da sessizleşti bu aralar. Çocukların gülüşmeleri dışında ev bütünüyle sessizliğe büründü. İçinizdeki sevinç çığlıklarına yer açmak için odada bir boşluk oluştuğunu seziyorsunuz. Koca televizyondan ayırıyor gözlerini. Telefonu alıyor ellerine. Çocuklar sayfaları hızla çeviriyor. Resimlerle sinema oyunu oynayıp birbirine gösteriyor. Kitaptaki resimler harekete geçiyor, sayfalardan ayrılıp salonda sessiz film gösterisine dönüşüyor. Siz içinizdeki duyguların harekete geçip etrafınızda dans ettiğini görüyorsunuz. Melodi yanlış imiş o ana kadar. Şimdi dansınız doğru melodi ile ritme katılıyor, içinizde bir kıpırtı. Kelebekler uçuşuyor karnınızda. Evin içindeki kısa yolculuklarınız uzun yola çıkmış gibi heyecana sürüklüyor sizi. Parmaklarınız çevikliğine kavuştu.
Oya ve nakış işlerken, örgü örerken kazanmıştı bu mahareti parmaklarınız. Artık telefon tuşları üzerinde sergiliyor hamaratlığını. Son değil sizin için evdeki rolünüz, yeni bir başlangıç yapmak üzere. Anlam kazandığınızı, size ulaşan cümlelerin görkemine cevap verebildiğiniz için okuduğunuz bütün kitaplara verdiğiniz emeğin nihayet değdiğine inanıyorsunuz.
Bir yanılsama bu diyorsunuz o cümleyi okuduğunuzda. “Bundan kendine pay çıkarma” Bu cümleyi daha çok kocanız söylerdi. Yoksa? Yoksa? Şu an yazıştığın fake bir hesapla kocanız olmasın. Hayır, hayır dediniz. Bunları kocam yazmış olamaz. O ancak böğürür. İğdiş olmasına az kaldı zaten. O halde içinizdeki kıpırtıya sebep olan cümleleri kuran o olamaz temennisine inanmak üzeresiniz.
Ses de kesildi, oturma odasından. İçinizdeki şüpheyi doğrulamak için telefonu bıraktınız. Oturma odasına yöneldiniz. Kocanız telefona eğilmiş. Pür dikkat gözleriyle ekrana odaklanmış. Digital büyülenme bu dediniz. Yüzyüze ortamdaki gerilim, ekranın büyüsü ile kendini geniş tebessümlere bırakmış.
Ekrandaki renk, resim ve harflerden sende ne kaldığına yoğunlaşıyorsun. İçinde dolanan heyecanların seni ne kıldığına da.
Kapandığınız duvarlardan düşen tuğlaları yokluyorsunuz. Eliniz o oyukları yoklar gibi göğsünüze düşüyor. İçinizdeki muhabbetin itibarı zedelenmiş gibi bir hicrana düşmek üzeresiniz.
Elinizi böğrünüze koyarken kapandığınız sinelere bir tebessümle veda etmek üzeresiniz işte. Sizin ekrana düşen mesajlara bakınca, sunduklarınızı can parçası kılmak kararındasınız. Zaten ruhunuzdaki izdüşümü leke mi o can parçasından kalan bir iz mi, bir türlü karar veremiyorsunuz. Ateşiniz yükselmişti. Sakinleşeyim biraz diye mutfağa yollandınız. Sanki kırlardaki yürüyüşü yarıda kesip zindana yönelir gibi.